DİLEK AĞAÇLARINIZ HAZIR MI?

Yeni yılın yaklaşmakta olduğu bu günlerde dilek ( yeni yıl ) ağaçlarımızı hep birlikte hazırlayalım ve yeni yıl dileklerimizle birlikte, bu geleneğin köklerine inerek, anlamak için Türklerin ilk dönemlerine çok eskilere Şamanizm’e doğru keyifli bir yolculuk yapalım istedim. Yılbaşı ağacının geleneklerimizdeki yerini bulmaya çalışırken de, izler beni oldukça eskilere, Sümerlere kadar götürdü vee bu noktada da tabi ki ilk Sümerolog’umuz çok sevgili Muazzez İlmiye Çığ’ ın anlattıkları ile karşılaştırdı.

                Hristiyanlar, her ne kadar çam ağacı geleneğini imparator Konstantin’in IV. Yüzyılda topladığı İznik Konsili’ne dayandırmaya çalışsalar da geleneğin geçmişinin çok daha eskilere dayandığını görmekteyiz.

 Yine Muazzez İlmiye Çığ’ a göre yılbaşı ağacı süslemesi ve altına bırakılan armağanlar eski bir Hun geleneğiyle ilgili olup, Türklerin pagan dönemdeki inancına göre akçam ağacının dalları tanrı Ülgen’e kadar ulaşmakta ve en uzun gece olan 21 Aralık’tan sonra 22 Aralık ‘’ Nardugan’’ yani doğan güneş olarak adlandırılmaktadır. Rivayet odur ki gündüzlerin uzamasının onuruna Akçam ağacı altına armağanlar bırakılır, Akçam ağacının altına bırakılan bu hediyeler tanrı Ülgen’e olan minnetin simgesi ve bir sonraki yılda da aydınlığın devamını sağlaması için ön yakarış olarak kabul edilirdi.

         Sanılanın aksine çam ağacı süslemenin eski bir Türk geleneği olduğunu söyleyen dünyaca ünlü Sümeroloğumuz Çığ, bu geleneği Avrupa’ya Türklerin aktardığını söyleyerek şöyle devam etmiştir; ‘ Çam ağacı süslemek tamamıyla Türk geleneğidir ve Türk devletleriyle olan ilişkilerimizin artması da bize eski geleneklerimizle ilgili olarak yepyeni şeyler öğretmiştir. Buna göre, eski Türklerde yerin göbeğinden göğe kadar bir ağaç tasavvur edilirdi ve hayat ağacı olarak adlandırılan bu ağaç; Sümerlerde de benzer amaçlar için kullanılmaktaydı. Bir ucunda gök tanrısı diğer ucunda yer Tanrısı olduğu kabul edilirdi. Güneş, Türk’ler de de kutsal ama tanrı olarak kabul edilmiyordu. İnanışa göre, Türklerin gök tanrısı, gökyüzünde gün ile geceyi oluşturuyor, sözde gündüz ile gece sürekli münakaşa ediyor ve 22 Aralık ta gündüz geceyi yeniyor ve günler uzamaya başlıyordu. Türk’ler de bu dönemi ‘ yeniden doğuş bayramı’ olarak kutluyorlardı. Bu geleneğin Türkistan ayağında ise; evlere Akçam getiriyorlar ve akçamın altına o sene Tanrı onlara güzellikler ve iyi bir yaşam verdi diye teşekkür ederek, Tanrı’ya hediyeler koyuyorlardı. Dallarına da ertesi sene için Tanrı’dan diledikleri şeyler için paçavra veya kurdele takıyorlardı. O günleri de büyük bayram, şenlik olarak kutluyorlardı. Güzel elbiseler giyiliyor, özel yemekler yapılıyor, aileler toplanıyor, varsa büyükler ziyaret ediliyordu. Yaprak dökmeyen ağaçların, ölümsüz yaşamın simgesi olarak benimsenmesi çok eskilere dayanıyor ve Türkler, Çinliler, Mısırlılar ve Avrupa’daki diğer pagan topluluklar aynı düşünceyle dini ritüellerinde bu ağaca yer veriyorlardı. Türkler yoluyla Avrupa’ya geçen, Noel’le alakası olmayan ve İznik Konsil’inde pagan adeti olarak görülen bu adet, İsa’nın doğuşu olarak kabul edelim denilerek Hristiyanlar tarafından benimseniyor ama ağaç süslemek yok, süsleme ise 16. YY da ilk olarak, Almanya’da başlıyor, daha sonra Fransa’ya geçiyor ve buradan dünyaya yayılıyor.

Çok benzer ama nüansları olan bir başka gelenek ise, Anadolu’da  görülüyor ve kullanılan bu süs ağaçlarına Nahıl deniliyor üzeri yaprak, çiçek, renkli kağıtlarla ve mumlarla donatılmış olarak kullanılıyordu. Nahıllar, Osmanlı imparatorluğu döneminde de sultanların düğünlerinde ve şehzadelerin sünnet düğünlerinde kullanılmış çeyiz kafilelerinin en önünde giderek adeta mihmandarlık yapmışlardır. Döneminde sarayda ve halk arasında kullanılan, bereketin ve bolluğun simgesi olan Nahıl, geçmişi Yunan tanrısı Dionysos’a dayanan bir Anadolu geleneği olup günümüzde Ürgüp yöresinde hala sürdürülmektedir.

         Eski Sibirya, Hindistan ve Kolombiya halkları tarafından da düzenlendiği tespit edilen Nahıl’ın Prof. Dr. Metin And tespitlerine göre XIX. YY. başlarına kadar sadece Ürgüp yöresinde değil Denizli/Çal ilçesi ve Kars yöresinde de uygulandığı anlaşılmıştır.

         Ürgüp ve çevresindeki bazı köylerde düğünlerde uygulanan eski çağlardan kalma bir gelenek olan Nahıl övme, evlenecek erkeğin uğurunun açılması ve toplumda prestijinin artması içindir. Çeşitli süslemelerle birlikte, ağacın üzerine 4 mum konularak erkeğin gelecek hayatının aydınlık olacağına inanılıyor.

         Ağaç kültünde hayat ağacı ve rengarenk çaputlarla süslenmiş dilek ağacı geleneği günümüzde de, Asya’nın en doğusundan, Balkanlara, Peru’ya kadar her yerde yaşamaktadır.

         Tüm bu bilgiler ışığında bize düşen de dileklerimizi düşünerek, hissederek, ağaçlarımızı süslemek değil midir? Hepimiz için sağlık, huzur ve aşk dolu bir yıl diliyoruz…

                                      SEVGİYLE KALIN

Bir yanıt yazın