AŞK

Bu yazının temasını; sevgililer günü nedeniyle hepimiz için olmazsa olmazımız, hayatımız boyunca en az bir kez ya da daha fazla yaşamış, yaşamamışsak bile yaşamayı arzu ettiğimiz, tatlı (acı) konu, AŞK’ a ayırmak istedim. Zaten Feng shui’nin temelin de de sevgi ve hisler yok mudur?

AŞK’ dan bahsederken de günümüzün, anlık yaşanan internet aşkları yerine eskinin ‘’yar deyince gözleri görmeyen, aklı şaşan’’, ‘’evvelim sen oldun, ahirim sensin’’ diyen içli, derin, naif ve zarif, vazgeçmeyi bilmeyen mücadeleci aşklarını gerçek AŞK olarak kabul ettiğimi fark ettim.

Bir an düşünelim; eğer Aşk’ı tarif etmeye çalışsaydık, ne diyebilirdik? Aşk; duygu mudur? His midir? Yoksa zihnimizin bir yanılsaması mı?

‘’AŞK; izah edilmesi, anlaşılması en güç olan duygudur. O adeta bir duygu yumağı veya selidir. Alev gibi insanın içini sarar ve o alevin sönmesi insanın yıllarını alabilir. AŞK’ı, bir kişiye olan duyguların en yoğun hissedildiği zaman dilimi veya duyguların en üst noktaya vardığı andaki yaşanan bir durum, bir kıvılcım, bir şimşek ’’ olarak niteleyen Haçik Poyraz’ın, bu tanımı da benim en fazla etkilendiğim AŞK tarifi olarak hafızamdaki yerini almıştır.

AŞK hakkındaki görüşler tabii ki herkese göre değişebilir ama değişmeyen tek şey acı da çeksek, mutlu da olsak AŞK’ sız yapamadığımızdır.

AŞK; bütün şartların aleyhimizde olduğu bir ilişkide bile beynimizin sesini susturup, kalbimizin sesini dinleyerek devam edebilmemizdir.

Güncelliği ve popularitesi hiçbir zaman kaybolmayan çoğu kez bizlere yaşama sevinci veren duygu yoğunluğu AŞK; tarih boyunca da tüm insanların hayatında önemli roller oynamış, AŞK uğruna savaşlara girilmiş, tahtlardan vazgeçilmiş, ülkeler fethedilip, ülkeler kaybedilmiştir.

Tarihin ilk yıllarında da, bir aşık; ‘’Aşkların en ateşli mektupları ancak tuğlaya yazılırdı ‘’ diyerek sevgili Muazzez İlmiye ÇIĞ’ ın çalışmalarına konu olmuş ve şöyle devam etmiştir;

‘’Bu sıcak tuğla elimi yakıyor, senin de elini yakmasın Lubika.. Çünkü aşkımız bu tuğladan daha sıcak daha ateşli…’’

Gün gelmiş o tuğla soğumuş, aşkları bitmiş, Lubika o soğuk tuğlaları aşkını inkar eden sevgilinin başına atmış mı? Bilemeyiz ama Sümerli Ludingirra’ da, en eski AŞK bilgisine ulaşabilmekte ve dört bin yıldır insan davranışlarında ve duygularında pek de değişiklik olmadığını, olan değişikliğin, AŞK sözcüklerinin paylaşıldığı materyallerin cinsinde olduğunu anlayabilmekteyiz.

AŞK’ ı yakalamamız bazen çok zor bazen de çok kolay olabilmekte ve bir süre sonra da ilişkimiz, uğruna ölmeyi göze aldığımız sevgilimizle monoton hale dönüşerek, AŞK ‘ı öldürebilmektedir. Bize düşen ise; Zor elde ettiğimiz bu duyguyu kaybetmek yerine ondan vazgeçmeden içimizdeki çocuğa sarılıp, sevgilimizi de yanımıza alarak, yüreğimizin derinliklerinde, tutku ve heyecan dolu serüvenlere yelken açarak beslemek olmalıdır.. Nasıl mı?  Onu da sizin hayal gücünüze bırakıyorum…peki bu arada ‘’AŞK’’ senin için ne ifade ediyor derseniz; yanıtım, ölümsüz şairimiz Nazım Hikmet dizeleriyle gelir..

                   Tahir olmak da ayıp değil, Zühre olmak da

                   Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil..

                   Bütün iş Tahir’le Zühre olabilmekte..

                    Yani YÜREKTE….

St. Valentine’i de AŞK için yaptıklarından dolayı minnetle anıyor AŞK dolu günler dilerken evlerinizin güney yönünde AŞK için taze çiçekler ve aşk figürleri bulundurmanızı öneriyorum…neden mi? Çünkü bu yıl AŞK güneyde ..

                                      SEVGİYLE KALIN

Ayrıntılı bilgi için bizi arayınız.

Bir yanıt yazın