Rengârenk kapılardan ibarettir yaşam. Biri kapanır diğeri açılır.. Açtığınız her kapının ardında mutluluk olsun…
Mekânların birbirinden ayrımı için kullanılan ve hem bir giriş hem de bir çıkışı temsil eden kapılar; mimari unsur olmanın ötesinde yaşamlarımızın ayrılmaz birer parçasıdır ve tarih boyunca da farklı kültürlerde farklı sembolik anlamları ifade etmiştir. Kapılar hakkında bilinen en eski bilgilere Mısır mezarlarındaki resimlerden ulaşabiliyoruz. Mimarinin geliştiği Eski Romalılar döneminde ise; görkemli yapıların en önemli yapıtaşlarını oluşturarak, çeşitlenmiş, tekli, çiftli ve katlanan kapılar olarak yerlerini almışlardır. Mitolojide de görüldüğü üzere, Romalıların kapı tanrısı olan Janus; kapıları başlangıç, bitiş ve geçiş zamanı olarak simgelemiş, günümüzde de hala bu şekilde sembolize edilebilmektedir.
Kapılardan söz ederken günümüz sanatçılarından Avusturyalı ressam ve mimar Friedensreich HUNDERTWASSE’ den bahsetmeden geçemeyeceğim. Evlerimizi de ruhları olan, yaşayan varlıklar olarak kabul eden bu sıra dışı sanatçı, vücutlarımızdan ilham alarak masalsı Hurderwasser’i tasarlamış ve hayata geçirmiştir. Sanatçının Avusturya-Viyana da tamamladığı bu cıvıl cıvıl aynı zamanda ekolojik olan bina tam da bu olguyu yansıtan çarpıcı bir eserdir. Bu binayı görüp de etkilenmemek mümkün değildir. Nasıl ki herkes farklı vücut ve yüz yapılarına sahipse, yaşadığımız mekânların da farklı olması, tekdüzelikten çıkmaları gerektiği savını vurgulamaya çalışmıştır. Sanatçı, evlerin pencerelerini, vücudumuzda gözlerimizle, kapıları ise; ağzımızla özdeşleştirmiştir ki Hunderwasser de de kapıları gizli yaparak herkesi şaşırtmıştır. Nasıl ki, vücudumuzda ağzımız; yediğimiz, içtiğimiz tüm gıdalarımızı denetliyor, geçit veriyor ama aynı zamanda da ruhsal ve zihinsel durumumuzu etkileyecek iletişimimizi sağlıyor, evlerimizde de dostlarımız için ardına kadar açtığımız ancak çekindiğimiz kişilere karşı da kilitli tuttuğumuz kapılarımız, bizim dış dünyayla buluştuğumuz bizi temsil eden gizemli ağzımız görevini üstleneceklerdir.
İç ve dış dünya arasında geçişi simgeleyen kapılar; gizlilik, kontrol ve korunma hissini de yansıtır. İki farklı alanı birbirinden ayırarak, gizemli olanı sembolize ederken aynı zamanda bir bariyer, sınır veya geçilmesi gereken bir eşik olarak da yorumlanabilir.
Açık kapılar; bir eve veya herhangi bir yapıya doğru girişi, yeni başlangıçları sembolize ederken, arkada bulunanlar için de genel bir görüntü sergiler. Açık kapılar her zaman için dışarıya çıkışın olduğu özgürlük, rahatlık hissini içerir ve heyecan verir. Değişim için davetkârdır ve onu kucaklar.
Kapalı kapılar ise, ardında her ne kadar görülmeseler de bilinmeyen fırsatları içerebildiği gibi kısıtlayıcı veya önleyici unsurları da barındırabilirler. Kapalı veya kilitli kapılar aynı zamanda çaresizlik, tıkanmışlık, sıkıntı hissi verir ve çıkmaz sokak algısı da yaratabilir. Ama çoğunlukla başka bir dünyaya geçişi simgeler. Kapılar hem fırsatları hem de tutsaklığı sembolize edebilir.
Feng Shui ye göre de ön kapılar önemlidir ve eve giren enerjinin giriş yeri yani ağız olarak kabul edilmektedir. Kapımızdan giren enerjinin kalitesi aynı zamanda evimizdeki enerjinin belirleyicisi de olmaktadır. Ön kapının baktığı yön, temizliği, yapıldığı malzemesi kadar rengi ve şekli de eve giren enerjiyi etkiler.
Bir diğer bakış açısıyla da ön kapılar bizim girerken de çıkarken de ilk izlenimlerimizi çerçeveler. Ve bu ilk izlenim; güne nasıl başlayacağımızdan, eve girerken nasıl hissedeceğimize kadar olan ruh durumumuzu ve davranış biçimimizi etkiler.
SEVGİYLE KALIN…
Kapılarla ilgili yazımızın ikinci bölümünde görüşmek dileğiyle…