Yaz’ın sıcak, hareketli, coşkulu ve heyecanlı günlerini geride bıraktık. Deniz, kum, güneş, başıboş ve sorumsuz haller, çılgın eğlenceler, yerini çok soğuk olmasa da hafif hafif ısıran, kış günlerinin ayak seslerini duyduğumuz serin Ekim günlerine bıraktı.
Şimdi hızdan uzak, yavaş yavaş an’ın tadını çıkararak, etrafımızda olup bitenlerin farkına varma zamanı. Önce zihnimiz, ruhumuz ve bedenimizden başlayarak evlerimizde de yapacağımız sonbahar temizliği bizi arınma duygusuyla dolduracaktır. Eğer farkındalığın farkına vararak, içinde bulunduğumuz an’a odaklanıp, nefesimizi hissedebilirsek, düşüncelerimiz arasında kaybolmak yerine onları gözlemleyebilir ve kendimize ayna tutabiliriz.
İçinde yaşadığımız çevreye gören gözlerle bakabilmek, her zaman geçtiğimiz yollarda her geçişimizde pek çok farklı değişimi izlememizi sağlar. Böylelikle bunu bir tür maceraya dönüştürebiliriz. Ne kadar farkında olursak o kadar görürüz, ne kadar görürsek de o kadar farkına varırız ve yol bizim için heyecanlı hale gelir.
Geçmiş ve gelecek ancak içinde bulunduğumuz ‘an’ larla anlam kazanır ve hayatımız tercihlerimizden ibarettir. Bizi biz yapan da, yaptığımız seçimler değil midir?
Yaşadıklarımızı değiştiremeyiz ancak, geçmişe ait anılarımız, gelecekteki ‘‘keşkelerimizi’ önleyecek şekilde davranmamızı sağlayabilir. Geçmişimizi düşünerek suçluluk, geleceği düşününerek de endişe duygumuzu artırmak yerine, geçmişi geçmişte bırakıp, gelecek için ise bilinmeyenin güzel sürprizine inanarak, bulunduğumuz an’ın keyfini çıkarabiliriz. Yaşadığımız tek an şu andır.
Mark Twain’in, dediği gibi ‘’hiçbir zaman gerçekleşmemiş bir sürü felaket senaryosu vardır’’. Depresyonun ve endişenin temelinde de henüz olmamış ve belki de hiç olmayacak olayları zihnimizde canlandırmamız ve endişelenmemiz yok mudur? Başımıza ne gelirse gelsin; Evet, bunu yaşadım ve hala ayaktayım sonrakini de atlatırım diyebilmeliyiz. Çoğu kez, yaşadığımız veya yaşadığımızı düşündüğümüz en kötü olayın bile bize kattığı çok büyük dersler vardır. Hepimizin hayatında bazı sıkıntılar, ayrılıklar, acılar, korkular olmuştur ve olacaktır. Bunların hepsinin bizi üzmesine izin verirsek hayattan alacağımız keyif azalır.
Yaşadığımızın farkına varalım ve nefes alıp, nefes vererek an’ın keyfini çıkarmaya çalışalım. Şu anda yazdıklarımı okurken aynı zamanda nefes alıp verdiğinizin farkında olmanız bile size an’ ı yaşatacaktır. Haydi, an’ın keyfini en tatlı haliyle yaşayalım ve bugün kendimizi ödüllendirerek, en sevdiğimiz tatlıyla an’ın keyfini çıkaralım..
Afiyet olsun
Sevgiyle kalın